
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Kurban Bayramı öncesi sanayici, KOBİ ve girişimciler için 16 maddelik destek ve önlem paketini açıkladı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Kurban Bayramı öncesinde sanayiciler, KOBİ'ler ve girişimciler için 16 maddelik destek ve önlem paketini açıklayarak, "Sanayinin ara malı ithalatını oluşturan 2 bin 739 ürün grubu incelendi. Buna göre, minimum 30 milyar dolarlık ithalata karşılık gelen öncelikli ürün gruplarının yerlileştirilmesi çalışmaları başlatılacak." ifadesini kullandı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yapılan açıklamada, Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırılar karşısında sanayiciler, KOBİ'ler ve teknoloji girişimcilerinin üzerindeki yükü hafifletmek ve bu süreçten güçlenerek çıkmalarını sağlamak amacıyla harekete geçildiği belirtildi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, "Proje bazlı teşviklerle 8 milyar liralık dört yeni yatırım yapılacak. 4 bin 414 kişiye istihdam sağlanacak. Bu yatırımlarla cari açığın azaltılmasına 1,2 milyar dolarlık katkı sağlamayı hedefliyoruz." dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla Proje Bazlı Teşvik Sistemi kapsamına alınan 4 projeyle cari açığın azaltılmasına 1,2 milyar dolarlık katkı sağlanacağını bildirdi.
Varank, Proje Bazlı Teşvik Sistemi kapsamına alınan projelere ilişkin Twitter hesabından açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanan proje bazlı teşviklerle 8 milyar liralık 4 yeni yatırım yapılacağını belirten Varank, 4 bin 414 kişiye de istihdam sağlanacağını ifade etti.

Ülkemizin 2023 yılı hedefleri doğrultusunda ihtiyaç duyulan doktora derecesine sahip nitelikli insan kaynağının, üniversite-sanayi işbirliği ile yetiştirilmesi ve sanayide doktoralı araştırmacı istihdamının teşvik edilmesi amacıyla oluşturulan “2244 Sanayi Doktora Programı” ve yakın zamanda çağrısı açılacak olan “Sanayi Yenilik Ağ Mekanizması (SAYEM) Programı’nın tanıtımı gerçekleştirildi.
Program tanıtımını gerçekleştiren TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Türkiye’deki Ar-Ge ve yenilik ekosistemiyle ilgili bir durum analizi yaparak Türkiye’de destek sistemlerinin daha çok girdi odaklı tasarlandığını, çıktıların yeterince ölçülmediğini belirtti. TÜBİTAK Başkanı, Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilik alanında temel problemlerinden birinin Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri sonucu ticarileştirme faaliyetlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Son kullanıcının projelerde olmadığından ürün doğrulama yapılamadığını ifade eden Prof. Dr. Mandal, teknoloji tabanlı ürünlerin pazarda yer bulamadığını belirtti. Prof. Dr. Mandal, tanıtımı yapılan iki programın, bu konuda katkı vermesinin beklediğini söyledi.
Prof. Dr. Hasan Mandal, teknoloji tabanlı erken aşama girişim sermayesi fonlarının talebi karşılamadığını belirtirken, uluslararası Ar-Ge işbirliklerine yönelik ülke ve alan planlaması geliştirilmesinin gerekliliğinin altını çizdi. Ayrıca büyük bütçeli Ar-Ge konsorsiyum projelerine yönelik ara çıktılar üzerinden kontrol noktasındaki destek mekanizmalarının sınırlı olduğunu belirterek; Yüksek Teknoloji Platformları programı ile SAYEM programında birinci faz, ikinci faz, hatta üçüncü faza geçişin sağlanabileceğini ifade etti. Prof. Dr. Mandal, Yüksek Teknoloji Platformları ve SAYEM’in, yüksek teknolojiye odaklanan bir program olduğuna dikkat çekerek, Ar-Ge sonuçlarının ticarileştirilmesine katkısı olacağını belirtti. Dünya genelinde özellikle erken aşama girişim sermayesinde TGB’ler ve TTO’lar gibi yapıları içine alan bir ekosistem görüşü hakim durumda iken; 1514 programının geliştirildiğini ekledi. Sektörler arası mobil insan kaynağı hareketliliği aracılığıyla bilgi transferinin yaygınlaşmasına yönelik gelişmeleri belirten Prof. Dr. Hasan Mandal, bu amaçla Sanayi Doktora Programının geliştirildiğinden söz etti. Mentörlük hizmetinin kültürümüzde zayıf olduğunu belirten TÜBİTAK Başkanı, sadece finansal desteğiin yanında mentörlüğün de önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Mandal, Temel Bilimler mezunlarının sanayide kendi alanlarında yer bulamadıklarını, kritik alanlarda ise yetkinlik ve insan kaynağı ihtiyaç analizinin yapılmadığını belirtti. Prof. Dr. Mandal, asıl stratejinin temel araştırma, ürün geliştirme ve teknolojiden oluşan üçlü yapıyı bir bütün haline getirebilmek olduğunu belirtti. Prof. Dr. Hasan Mandal, “Geçmişte ürün geliştirmeye vermiş olduğumuz önceliği nitelikli bilgi ve nitelikli insan kaynağı üretmeye veriyoruz çünkü ülkemizin ihtiyacı bu yöndedir. Akademik alanda 1003, Sanayi Ar-Ge ve yenilik alanında 1511, kamu ihtiyaçları temelli Ar-Ge alanında 1007 programlarımız mevcuttur. Bu noktada getirdiğimiz yeniliklerden biri, 2019 yılından itibaren çağrıya çıkılacak programları sizlere iki yıl öncesinden duyuracak olmamızdır. Bu vesileyle, hazırlıklarınızı önceden yapabilecek ve kendiniz için en uygun çağrıyı önceden görebileceksiniz. İkinci yenilik ise; bilim, teknoloji, yenilik ekosisteminde sonuç odaklı işbirliklerinin etkinleştirilmesidir.” dedi.
TÜBİTAK’a başvuran üniversitelerin ve firmaların yetkinliği ölçme biçimlerinin farklılığına dikkat çeken Prof. Dr. Mandal, “Bu sebeple yetkinlik analizleriyle teknoloji hazırlık düzeyini belirliyoruz. Teknoloji hazırlık düzeylerinde, 1 ile 3 üniversitede başlayıp, üniversitede bitecek şekilde hazırlanıyor. 3 ile 6 arasında; merkezde, üniversite araştırma merkezleri, bu araştırma merkezlerinin çevresinde ise sanayi Ar-Ge merkezleri ve başka üniversiteler var. 6 ile 9 arasında ise merkezde firma, çevresinde ise üniversiteler ve tedarikçilerin bulunan bir ekosistemi geliştirilmesi planlanmıştır” diye belirtti.
TÜBİTAK'ın, katılımcılık, şeffaflık, esneklik noktasında üst akıl ile değil, ortak akıl süreçleri ile değerlendirilmeye başlandığını ifade eden Prof. Dr. Mandal, mevcuy programlarda bütçenin arttırılacağını, sürecin esnetileceğini, sadece proje önermenin değil, panellere gözlemci olarak da katılabilme olanağının sunulacağını anlattı. Prof. Dr. Mandal, “Yüksek Teknoloji Platformları ve SAYEM programının etkin bir yönetim anlayışıyla sürdüreceğiz” dedi. Prof. Dr. Mandal, bir takım yetkilerin bu programların yöneticiliğini yapacak proje sahiplerine devredileceğini, bundan böyle projenin başarısından sorumlu hale geleceklerini, projelerde sadece bürokratik olarak yer almayacaklarını da sözlerine ekledi.